Undertale - İnceleme







Undertale





Steam’in verdiği bağımsız oyun yapımcılarına destek sonrası her gün onlarca oyun kütüphaneye ekleniyor. Bu bağımsız oyunların çoğu ya görmezden geliniyor ya da indie sever oyuncular tarafından satın alınıp inceleniyor. Daha önce de bir çok indie oyun yapımcısı bu sürecin zorluğundan, oyun yapımının özellikle de bağımsız oyun yapımının ne kadar zor ve çetrefilli bir iş olduğundan bahsetmişti.


Geçen ay, 15 Eylül 2015’de Steam’in kütüphanesine masum bir oyun geldi ve hiç sesini çıkarmadı, aynı oynadığımız karakterin sesini bir kere bile çıkartmaması gibi. Bu oyun indie oyun deneyen ve sevenler tarafından oynandı, hakkında konuşuldu, incelendi ve tavsiye edildi ve Undertale , muazzam bir hızla ve heyecanla tanınmaya başladı. O kadar çok tanındı ki, yakın zamanda internet’te memelerini, Sans ve Papyrus’un birbirlerine yaptığı şakalarla alakalı çizimleri görebileceksiniz. Peki ya bu Undertale ne? Undertale’i güzel yapan şeyler ne? Yoksa bu oyun abartılıyor mu? Elimden tutun ve kaybolmayın çünkü hislerle dolu bir geziye çıkacağız.







Öyle bir oyun düşünün ki, içinde Nes Grafikleri, Final Fantasy - Dragon Quest görünümünde, Shin Megami Tensei serisinin diyalog seçenekleriyle düzenlenmiş bir combat sistemi, sanki Squaresoft'un bestelediği müzikleri ve Stanley Parable ve hatta Earthbound tadında, her seçimin ve yaptığınız her hareketin sizi etkilediği, sonunuzu ve çevrenizi değiştirdiği bir indie oyun olsun. Undertale bu saydığım noktaların hepsini barındırıyor.


Undertale, yer altında uyanan bir insan çocuğunun hikayesini anlatıyor. Çok uzun zaman önce iki ırk şu an yaşadığımız Dünya'yı yönetirmiş; insanlar ve canavarlar. Bir gün, bilinmeyen bir sebepten dolayı insanlar ve canavarlar savaşmaya karar vermişler. Bu savaş sırasında insanlar da canavarlar da fazlasıyla kayıp vermişler ancak savaşın sonucunda insanlar galip gelerek canavarları büyülü bir mühürle yeraltına hapsetmişler. Günümüzde, Ebott Dağı'na tırmananların geri dönmediği ve canavarların diyarına, yani yeraltına girdiği düşünülürmüş. Karakterimiz bu dağın zirvesine tırmanır ve zirvede devasa bir krater görür. Dikkatsizliğinden dolayı da kraterden aşağı düşer ve canavarların diyarına adımını atar. Aslında bir rpg olarak hikayemiz gayet basit öyle değil mi?




Undertale’in mottosu Steam Store’da şudur ; Hiç kimseye zarar vermeden bitirebileceğiniz bir RPG! Uyandığınız vakit sizleri birçok iyi niyetli ve kötü niyetli canavarlar beklemekte. Başladığınız andan itibaren savaşarak veya yaratıkları affederek, onları mutlu ederek veya inciterek kendi yolunuzu ve karakterinizi şekillendirip Undertale'in ilginç dünyasına adım atıyorsunuz. Karşılaştığınız bir canavara kılıcınızı çekip saldırabiliyorken, konuşarak onlara iltifat ederek veya şakalarına gülerek yolunuza devam da edebiliyorsunuz. Aynı sistem 90’larda Atlus tarafından çıkmış Shin Megami Tensei adlı Japon RPG serisinde de mevcut ki Undertale aynı sistemi kullanıyor. Karşılaştığınız canavarı ilk önce ‘check’ ederek nelerden hoşlandığını öğreniyor ve ardından ona yönelik hareketlerde bulunuyorsunuz. Eğer canavarımızın kalbi kırıksa onu teselli edebiliyor veya kılıcınızla kafasını da kırarak durumu eşitleyip yolunuza devam edebiliyorsunuz, tamamen size kalmış.







Savaş mekanikleri sıra-tabanlı RPG’ler gibi olsa da, farklı bir mekanik olarak saldırı seçeneğinden sonra karşınıza çıkan barda ortayı tutturarak en fazla hasarı yapabiliyorsunuz. Eğer şansınızı kaçırırsanız saldırı hakkınızı kaybediyorsunuz ve bu sefer sıra rakibinize geçiyor. İşin en ilginç yanlarından biri de rakibinizin saldırma şekli. Karakterimizin sağlığını bir kalp simgeliyor ve canavarlar saldırdığı zaman karakterimizin kalbini bir kutuda görüyor ve kontrol ediyoruz. Karşımızdaki canavara göre saldırıların şekli de değişerek kalbimizi gelen hasarlardan kaçarak koruyoruz. Nasıl mı? Örneğin canavarımız bir kurbağa ise etrafta uçuşan piksel sineklerden kaçarak sağlığımızı koruyoruz veya canavar bir kelebekse, gelen rüzgarlardan kaçarak kalbimizi koruyoruz. Karşılaştığımız her canavarı araştırıp analiz ederek onların zayıf noktalarını veya hoşnut kalacakları şeyleri öğrenerek stratejimizi belirleyip yolumuzu çizebiliyoruz ve canavarların zayıf noktalarını çözmek Undertale’in bulmacalarının bir parçası!


Oyunun yaratıcısı Toby Fox Undertale’in Rol Yapma özelliklerini sınırsız yapmak istemiş olmalı ki internette bir çok platformda seçeneklerin, karakterlerin yaklaşımlarının ve davranışlarının değişkenliği ve farklılığı tartışılıyor ve konuşuluyor. Yaklaşık olarak altı ile yedi bir oynanış süresine sahip olan Undertale, birden çok oynamak için size çok etkili sebepler sunabiliyor. Oyunun çıkış tarihi 1 ayı aşmasına rağmen halen keşfedilen gizli bölümler ve özellikler mevcut. Aynı zamanda yaptığınız seçeneklerden memnun kalmayabilir veya bir sonraki oynayışınızda daha da acımasız olmak isteyebilirsiniz. Ancak, kesinlikle eminim, Undertale karakterleriyle, oynanışıyla, müzikleriyle ve hikayesiyle favori bağımsız yapımcı oyunlarınızdan biri olacak.








Oyunun görselleri , oynanışı ve seçimleri kesinlikle Süper Famicom’a ( SNES )çıkan Earthbound’u anımsatıyor. Canavarların diyarında özgürce dolaşabiliyor, bulmacaları çözebiliyor ve etrafı keşfedebiliyorsunuz. Undertale görsel açıdan Earthbound’a benzerken aynı zamanda da Dragon Quest’i ve Final Fantasy’nin NES zamanlarını anımsatıyor. Bu eşsiz eski JRYO’larını anımsatan sadece görselleri değil elbet. Oyunun müzikleri de kesinlikle bu JRYO’larından çıkmış ve ruhunuza işleyen türlerden. Undertale’in zengin hikayesine girdikçe oyunun masumluğunu, güzelliğini gittikçe müzikleriyle kavrayacak ve kendinizi kaptıracaksınız , hele benim gibi JRYO’larıyla büyüdüyseniz ve Legend of Mana gibi serileri seviyorsanız nostaljiye kapılıp kendinizi soundtrack’leri dinliyorken bulacaksınız. Öte yandan soundtracklerin kimi zaman 16-bit tarzında olması oyunun atmosferini de oluşturmuş ve de desteklemiş diyebiliriz.





Soundtrackleri dinledikçe Undertale gittikçe kalbinizde yer edinecek ve unutulmaz bir köşeye yerleşecek. Öte yandan , her karakterin kendine has bir sesi varken, her canavarın bölgenin veya özel bir olayın kendine has bir müziği de var ve bu Undertale’in müthiş senaryosundan sonra en çarpıcı ve akılcı şey denebilir. Karakterlerimizin sesi , gerçek seslendirme değilken , diyaloglar sırasında müzikal tonlar kullanılmış ve bu da eski JRYO’larını anımsatan bir başka özellik. Uzun bir süre daha oyunun müziklerini dinlemeye mahkum olacaksınız. Uyarmadı demeyin!









Artılar


1-Hikayesi sizi hem güldürecek, hem korkutacak hem de ağlatacak türden

2-Eşsiz, ilginç karakterleri

3-Retro oyunları hatırlatacak Soundtrackleri

4-Fiyatı

5-Birden fazla sona sahip olması ve uzun oynanış süresi



Eksiler

1-Doyamıyoruz Undertale’e!

2-Müziklerine bağımlı olacaksınız.

3-Olayları ile sizi farklı ruh hallerine rahatça sokabilir.




Sonuç

Bu zamanlarda Steam’de her gün onlarca indie oyun çıkarken, Undertale gözden kaçırdığımız kıymetli bir parça olurken müzikleri ve eşsiz konsepti ile de altın indie oyunları arasına çok rahat bir giriş yaptı. Farklı bir deneyim istiyor, eski JRYO'larını ve Earthbound'u seviyor veya indie oyunların hastasıysanız, Undertale kesinlikle sizlik bir oyun.





Yorumlar

Popüler Yayınlar